19 Mart 2014 Çarşamba

BAŞLICA AKARSULARIMIZ..

 
AKARSULARIMIZ ve DELTALAR-- GÖNÜL ARSLAN


a. Karadeniz’e Dökülen AkarsularÇoruh:  Mescit dağlarından doğar. En önemli kolları Doğu Anadolu’dan gelen Oltu ve  Tortum çaylarıdır. Bu ırmağın vadisi çok dar ve derindir. Çevresindeki dağlık alana göre 1000 metreden daha fazla gömülmüştür. Gürcistan topraklarında Batum’dan Karadenize dökülür. Yeşilırmak: Bu ırmağın en uzun kolu olan Kelkit, Doğu Karadeniz’de Gümüşhane dağlarından doğar. Batıya doğru Kelkit oluğu boyunca akar. Erbaa Ovası’nı geçtikten sonra batıdan gelen Yeşilırmak kolu ile birleşir ve kuzeye yönelerek oluşturduğu Çarşamba Deltasından Karadeniz’e ulaşır. Kızılırmak: Sınırlarımız içinde doğarak kendi topraklarımızdan denize dökülen en uzun akarsuyumuzdur. En uzun kolu, Sivas doğusundan ( Kızıldağ) kaynağını alır. İç Anadolu’da büyük bir yer çizer. Kırmızı renkli tortullar arasından geçerken suları kırmızımsı bir renk alır. Tuz gölünün kuzeyinde, kuzeye doğru yönelir. Delice, Devrez ve Gökırmak kollarını aldıktan sonra oluşturduğu Bafra Ovasından denize ulaşır. Üzerinde Hirfanlı ve Altunkaya baraj gölleri bulunur. Sakarya: Bu ırmak, Afyon kuzeyindeki Emir Dağından doğar. Batıdan Porsuk, doğudan da Ankara Çayı’nı alır. Batıya doğru büyük bir kavis çizdikten sonra kuzeye yönelir. Adapazarı Ovası2nı geçtikten sonra Karadeniz’e ulaşır. Üzerinde Hasan Polatkan ve Gökçekaya barajları kurulmuştur.
b. Marmara Denizine Dökülen Akarsular:
Bu akarsular Marmara denizine güneyden dökülürler. Güney Marmara bölümüyle İç Batı Anadolu’dan kaynaklanırlar. Kısa boylu olan bu akarsuların en önemlisi Susurluk Çayı’dır. Susurluk: Simav Çayı adıyla, Simav yakınlarından doğar. Karacabey Ovasını geçtikten sonra Uludağ’dan kaynağını alan Nilüfer Çayı ile birleşir ve Susurluk olarak Marmara denizine ulaşır. Susurluk Çayı’ndan başka güney Marmara bölümünden doğan bazı küçük çaylar da vardır.Bunların bazıları denize ulaşırken bazıları da göllerde son bulmaktadırlar.
c. Ege Denizine Dökülen Akarsular:

Ege denizine dökülen akarsular, Marmara ve Ege bölgesi toprakları üzerindedir. Bunların başlıcaları kuzeyden güneye doğru Meriç, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ırmaklarıdır.
Meriç:
Kaynağını Bulgaristan topraklarından alır. Edirne’de Tunca ile birleşir. Genel olarak kuzey – güney yönünde akarak Türkiye – Yunanistan sınırını oluşturur. Doğudan gelen Ergene Çayı’nı da aldıktan sonra  Ege denizine ulaşır.
Gediz:  İç Batı Anadolu Eşiğindeki Murat Dağından doğar. Çeşitli kolları aldıktan sonra Gediz grabenini takiben batı yönünde akar. Yakın bir zamana kadar İzmir Körfezinin iç kesimine dökülürken, yatağının değiştirilmesi sonucu, Menemen Ovası’nı  geçtikten sonra Foça güneyinde denize ulaşmaktadır. Gediz ırmağı üzerinde Demirköprü  Barajı bulunmaktadır.
Küçük Menderes: Bozdağlardan kaynağını alır. Birçok küçük kolla birleşerek Küçük Menderes Grabeni içinde büklümler yaparak akar. Kuşadası Körfezi’nin kuzeyinde Selçuk yakınlarında denize ulaşır.
Büyük Menderes: Önemli kaynaklarını İç Batı Anadolu, Göller yöresi ve Menteşe yöresinden alır. Ana akarsu aynı adı taşıyan graben içinde batı yönünde, menderesler yaparak akar ve denize dökülür. Bu akarsuyun üzerinde Adıgüzel ve Kemer barajları kurulmuştur.
d. Akdeniz’e Dökülen Akarsular: Asi dışındaki Akdeniz’e dökülen akarsular, Toros dağlarından gelen sulardır. Bunların başlıcaları batıdan doğuya doğru şöyle sıralanır:
Aksu: Kaynağını Isparta yakınlarından alır. Karstik alanlarda genellikle kuzey – güney yönünde akarak Antalya Körfezi’ne dökülür.
Göksu: Taşeli Plâtosu’nun kuzeyinden kaynaklarını alır. İki büyük kolunu Mut yakınlarında aldıktan sonra oluşturduğu Silifke Ovası’ndan denize ulaşır. Göksu’nun vadisi kalker araziye çok yerde yüzlerce metre gömülmüştür. Yer yer kanyon vadiler oluşturmuştur. Akarsu bazen de karstik tünellerden geçer.
Seyhan: Zamantı Çayı adıyla Uzunyayla’dan doğar. Göksu kolu ile birleşerek Seyhan adını alır. Adana yakınlarında oluşturduğu Adana Ovası’na ulaşır. Burada büklümler yaparak Mersin Körfezi’ne dökülür. Bu ırmak üzerinde Seyhan barajı kurulmuştur.
Ceyhan: Elbistan havzasını kuşatan dağlardan kaynaklarını alır. Büyük bir yarma vadi ile Kahramanmaraş düzlüğüne ulaşır. Osmaniye  yakınlarında Çukurova’ya girer. İskenderun Körfezi’nin batısında, Yumurtalık yakınlarında denize dökülür. Bu ırmak üzerinde Aslantaş ve Menzelet barajları vardır.
Asi: Lübnan’dan doğar. Kızıldeniz’den Kahramanmaraş’a kadar uzanan büyük bir grabeni kuzey kesimini takip ederek  Antakya’nın doğusundan topraklarımıza girer. Amik Ovası’nın güneyinde bir yay çizerek tekrar güneye yönelir. Samanda yakınlarında Akdeniz’e ulaşır.
e. Basra Körfezi’ne Dökülen Akarsular:
Fırat: Kaynağını  topraklarımızdan alan ve sınırlarımız dışında denize dökülen en uzun akarsuyumuzdur. En önemli iki konu Karasu ve Murat’tır. Doğu Anadolu’daki dağlık yörelerden, çeşitli boğazlardan geçerek akan bu iki büyük kol Keban Barajı’nda birleşir. Daha sonra Malatya Havzası’ndan geçer. Güneydoğu tarafları Torosları boğazlarla geçtikten sonra Gaziantep – Şanlıurfa platolarını derin bir biçimde yararak sınırımızı terk eder ve Suriye’ye girer. Irak’ın güneyinde Basra Körfezi yakınlarında Dicle ile Şat-ül Arab’da birleşerek Basra Körfezi’ne dökülür. Üzerinde Atatürk, Karakaya ve Keban Barajları vardır.
Dicle: Güneydoğu Toroslardan geçen çok sayıdaki küçük kollarla beslenir. Cizre güneyinde Türkiye – Suriye sınırını oluşturduktan sonra Habur ( Hezil) Çayı ile birleşir ve Irak topraklarına girer. Daha sonra, Hakkari Bölümü’nden beslenen Zap suyu ile birleşir ve güneye doğru akar. Şat-ül Arab’da Fırat ile birleşerek Basra Körfezi’ne dökülür. Üzerinde başta Devegecidi barajı olmak üzere çok sayıda küçük baraj vardır.
f. Hazar Denizi’ne Dökülen Akarsular: Bunlar topraklarımızdan çıkarak Azerbaycan’da birleşip Hazar gölüne dökülen Kura ve Aras ırmaklarıdır.
Kura:
Kars yakınlarından kaynaklarını alır. Ardahan plâtosunu  geçtikten  sonra Gürcistan topraklarına girer. Daha sonra Azerbaycan topraklarına giren Kura, Aras ile birleşerek Hazar gölüne dökülür.
Aras: Erzurum’un güneyinde Bingöl dağlarından sonra büyük bir yay çizerek Ağrı Dağı’nın  doğusundan Dilucu mevkiinde Türkiye – Ermenistan – Nahcivan – İran sınır kavşağından geçer. İran’ın kuzey sınırını oluşturduktan sonra Azerbaycan topraklarında Kura ile birleşerek Hazar gölüne dökülür.
3. AKARSU HAVZALARIMIZ

Akarsularımızın çoğunun havzası açıktır. Yani bu akarsular, açık denizlere dökülmektedir. Bazı akarsularımız ise sularını açık denizlere ulaştıramamaktadırlar. İşte bunların havzaları kapalı havzalardır. Kura ile Aras ırmakları Türkiye dışında  bulunan Hazar gölü kapalı havzasına akarlar.     Türkiye’deki Kapalı Havzalar
a.İç Anadolu kapalı havzası

Konya Kapalı Havzası:
Kuzeyden Obruk plâtosu, güneyden ise Toros dağlarının etekleriyle sınırlandırılmıştır. Doğu – batı yönünde uzanan büyük bir kapalı havzadır. Beyşehir Gölü ile Toroslardan  ve Obruk Plâtosundan gelen sular, bu kapalı havzada toplanır. Ancak bu sular fazla değildir. Konya, Karapınar, Karaman ve Ereğli yakınlarında tuzlu bataklıklar ve geçici göller oluşmuştur. Onun için verimsiz düzlükler geniş alanlar kaplar.
Tuz Gölü Kapalı Havzası: Haymana Cihanbeyli ve Obruk plâtoları arasında yer alan tektonik bir çukurluktur. Gölün çevresinde tuzlu topraklar vardır. İçerisinde tuz gölünün de bulunduğu bu kapalı havzaya, çevreden çok küçük ve geçici akarsular su taşımaktadır. Bu sular çevre arazilerden çözdükleri tuzları, bünyelerine alarak göle taşırlar. Onun için göl suları çok tuzludur. Çözelti halinde bulunan tuzlar, şiddetli buharlaşma sonucu göl dibinde kristalleşerek tuz oluşturur. Afyon Akarçay Kapalı Havzası: Sultan Dağlarının kuzeyinde yer alır. Çökme sonucu oluşan bu kapalı havzada Akşehir, Eber ve Karamut gölleri bulunur. Sultan dağlarında ve çevreden gelen küçük derelerin suları bu göllerde toplanır. Akşehir Gölü’nün suları, tuzlu olduğu için içme ve kullanmaya uygun değildir. Eber gölü sularını, daha çukurda olan  Akşehir Gölü’ne boşaltır. Bunun için bu gölün suları tatlıdır. Afyon Akarçay Havzası, tuz gölü ve Konya Havzası kadar kurak bir havza değildir. Kırşehir’in doğusunda çok küçük bir kapalı havza olan Seyfe Gölü havzası bulunur.
b. Göller Yöresi Kapalı Havzaları: Burdur Kapalı Havzası: Burdur Gölü’nün de içinde yer aldığı havzadır. Bu havza, kuzeydoğu –güneybatı yönünde uzanan tektonik bir çukurluktur. Havza, en çok güneyden beslenir. Ayrıca çevreden gelen bir çok küçük derelerde vardır.
Acıgöl Kapalı Havzası: Merkezinde acı göl bulunur. Çevreden gelen küçük geçici sular hep bu göle dökülür. Beslenmesi zayıf, buna karşılık buharlaşma fazla olduğu için gölün suları acıdır. Ayrıca bu iki kapalı havzanın güneyinde Salda, Çorak ve Kestel gölleri de çevrelerine göre küçük birer kapalı havza oluştururlar.
c.Van Gölü Kapalı Havzası: Yurdumuzun doğusunda bulunan büyük bir kapalı havzadır. Bu kapalı havzanın oluşumunu tektonik hareketler ve Nemrut Volkanı sağlamıştır. Havzanın en çukur yerini Van Gölü doldurmuştur. Bu havzanın etrafı, yüksek dağlarla çevrili durumdadır. Buralardan gelen sular Van Gölü’ne toplanır. Göl, en çok doğudan ve kuzeyden gelen derelerle beslenir. Van Gölü’nün suları sodalıdır. Bu durum gölün kuzeyinde bulunan ve soda içeren volkanik kökenli kayalardan, sodanın sular tarafından çözülerek göle taşınmasının sonucudur.
4-AKARSULARIMIZIN REJİMLERİAkarsu rejimi, akarsuların akıttığı su miktarının yıl içindeki değişmelerine ve beslenme şekillerini ifade eder. Bazı akarsuların yatağındaki su miktarı, yıl içinde belirgin bir azalma ve çoğalma göstermez. Sürekli yağışlarla beslenen Doğu Karadeniz Bölümü akarsuları böyledir. Bir kısım akarsularda ise akım yılın belirli aylarında düzenli olarak azalır ve çoğalır. Kurak dönemde sular iyice çekilir, hatta tamamen kururken, yağışlı dönemde yatak tamamen sularla dolar.
Yurdumuzda bu tür akarsuların tipik örnekleri, Akdeniz ikliminin etkili olduğu yerlerde görülür. Bu özellikleri gösteren akarsuların rejimlerine düzenli rejim denir. Düzenli rejimli akarsularda her yılın akım grafiği bir birine çok benzer. Ancak bu rejimde de zaman zaman düzensizlikler görülür. Sağanak yağışlara ve hava sıcaklığındaki beklenmedik artışlara bağlı olarak ortaya çıkan kar erimeleri sonucu seller oluşmaktadır.

Bazı akarsuların yataklarındaki su miktarı ise yıl içinde belirsiz zamanlarda artar. Kurak bölgelerdeki akarsular böyledir. Çünkü buralardaki yağışlar çok düzensizdir. Bu bölgelerdeki akarsuların rejimlerine düzensiz rejim denir.
Akarsular genellikle yağmur, kar, buz ve kaynak sularıyla, bazı akarsularda göl sularıyla beslenir. Bunlardan sadece bir tanesi ile beslenen akarsulara sade rejimli akarsular denir. Ancak sade rejimli akarsular çok azdır. Ülkemizdeki akarsular genellikle hem yağmur hem kaynak hem de kar ve buz suları ile beslenir. Bu akarsuların rejimine de karma rejim denir.
Türkiye’deki  Sade Ve Karma Rejimli Akarsular:
a.Yağmur Suları ile Beslenen Akarsular: Ülkemizdeki akarsuların bir kısmı yağmur suları ile beslenir. Genellikle Akdeniz iklimi özelliklerinin etkili olduğu yörelerimizde, yaz kuraklarının etkisi akarsulara doğrudan yansımaktadır. Bu nedenle yaz aylarında bu akarsularımızın yataklarındaki sular ya çok azalmakta ya da tamamen kurumaktadır. Kasım ayından sonra su miktarında hızlı bir artış görür. Ocak, şubat ve mart aylarında akarsuların debisi en yüksek değerine ulaşır.
Ege Bölgesi’ndeki akarsular ve Akdeniz Bölgesi’nde karstik kaynaklarla beslenmeyen akarsular bu rejime sahiptir. İç Anadolu Bölgesi’ndeki akarsularımız da yağmur sularıyla beslenen akarsulardır. Buralar da az da olsa, kar suları akarsuların beslenmesine katkıda bulunmaktadır. 
b. Kar ve Buz Suları ile Beslenen Akarsular:Bu akarsular, yüksek dağlardan beslenirler. Buralarda bulunan kar ve buzlar, sıcak aylarda eriyerek akarsulara karışır. Bunun sonucu olarak Türkiye’de ilkbahar aylarında ve yaz başlarında akarsuların debisi en yüksek değerine ulaşır.
Türkiye’de kar ve buz sularıyla beslenen akarsular, Doğu Karadeniz bölümünden, Hakkari bölümünden ve Doğu Anadolu’nun yüksek dağlarından beslenen akarsular.

c.Kaynak Sularıyla Beslenen Akarsular:
Türkiye’de kaynak sularıyla beslenen akarsular, genellikle küçük akarsulardır. Manavgat Çayı buna güzel bir örnektir. Bu çay, Toros dağlarından  doğan karstik kaynaklarla beslenir. Bir kısım akarsularımızın bazı kolları da kaynak suları ile beslenmektedir. Bu kaynaklar genellikle karstik kökenlidir. Fırat’ın bir kolu olan Sultan suyu, bir karstik kaynaktan beslenmektedir.
d.Çölden Çıkan Akarsular: Bazı akarsularımız kaynaklarını göllerden alırlar. Göl sularını boşalttıkları için bu akarsulara göl ayağı (gideğen) da denilmektedir. Bunlar küçük akarsulardır. Yağışlı dönemde gölün suları yükseldiği zaman bu akarsular canlanır. Göl suyu seviyesi düştüğü zaman ise akarsular kurumaktadır. Onun için bunların çoğu geçici akarsulardır. Bu akarsuların başında Çarşamba suyu gelir. Beyşehir Gölü’nün sularını Konya Ovası’na akıtır. Eğridir Gölü’nden çıkan Kovada suyu, güneye doğru akarak Kovada gölüne dökülür. Göllerden kaynaklanan akarsulardan başka, bataklıklardan çıkan akarsular da vardır.  
e. Karma Rejimli Akarsular:
Ülkemizde kısa mesafelerde iklim özellikleri değişmektedir. Bu nedenle uzun boylu akarsularımızın yukarı ve aşağı çığırları farklı iklim bölgelerinde bulunmaktadır. Ayrıca aynı akarsuyun değişik kolları değişik şekillerde beslenebilmektedir. Fırat ırmağının kollarından Sultan suyu, bir karstik kaynaktan beslenirken diğer büyük kolları yüksek dağlardan eriyen kar ve buz sularıyla beslenmektedir. Aynı zamanda yağmurlar da bu ırmağı önemli ölçüde güçlendirmektedir. Bunlardan anlaşılacağı gibi, ülkemizde büyük akarsular karma rejimlidir. Karma rejimli akarsular, bir yandan yağmur sularıyla beslenirken diğer yandan da eriyen kar, buz suları ve kaynak sularıyla güçlenen akarsulardır. Kızılırmak, Yeşilırmak ve Fırat bunların başında gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder